Yaşam

Yeşilçam’ın büyük prodüktörü, sanat dünyasının saygın ismi; Abdurrahman Keskiner ve Prodüktör kitabı

Haber Merkezi

1960’lı yılların sonlarından 1990’ların ortasına kadar ilerleyen süreçte çoğunda prodüktör olarak 70’in üzerinde film ve dizinin yapım sürecinde büyük rol oynayan Abdurrahman Keskiner, sinema sektöründeki deneyimi ve başarıları ile hem ülke sinemasının duayeni, bilgesi hem de sinema dünyasındaki pek çok insanın sevgi ve saygısını kazanmış bir meslek büyüğü.

Sinema alanındaki araştırmaları ve çalışmaları ile literatüre önemli katkıları olan yönetmen Ali Can Sekmeç tarafından hazırlanan Abdurrahman Keskiner: Prodüktör, bir nehir söyleşi olarak Keskiner’in hayatını, deneyimlerini ve başarılarını birinci ağızdan dinlemenize aracı oluyor.

Sekmeç’in pandemi döneminde bir buçuk yıl gibi uzun bir süreye yayılan emeği ile ortaya koyduğu bu çalışma, yalnızca büyük bir sinema efsanesinin yaşamını değil aynı zamanda Türk sinemasının son derece hareketli ve ilgi çekici olduğu, yaklaşık 30 yıllık bir süreci ele alıyor.

“ÖZÜNDEN HİÇ KOPMADI”

Ali Can Sekmeç, Abdurrahman Keskiner’i anlatırken şu cümleleri kaleme alıyor;

“O aslında Çukurova’nın sarı sıcağının ortasında çiftle, çubukla, pamukla uğraşan Osmaniyeli bir toprak insanıydı. 1965 yılında film çekimi için Osmaniye’ye gelen Yılmaz Güney’le kurduğu çalışma arkadaşlığı onun sinema kariyerinin de başlangıcı olmuştu. 6 yıl boyunca Güney’in her işini organize eden menajeri olmakla hiç bilmediği Yeşilçam’ın direkt ortasına düşmüştü. 1971 yılında kendi yapım şirketini kurduğu zaman artık Yeşilçam’ın bütün işleyişini biliyordu. O günlerden bu günlere 80 filmin prodüktörlüğünü yaparken, seyircinin beklentilerini hep ön planda tutmayı başarmıştı. “Hazal”, “Yılanı Öldürseler”, “Muhsin Bey” gibi filmleriyle yurt içi ve yurt dışında ödüller kazanırken Osmaniyeli toprak insanı ruhunu hiç kaybetmemişti. Bir yandan filmler çekilirken diğer yandan tarlalardaki mahsulün de peşinde olmuştu.

Sayfa: 680

“ANILARINI UZUN ZAMANDIR YAZMAK İSTİYORDU”

“Bu kitabın çalışmalarına tüm dünyayı sarsan koronavirüs pandemisinin en yoğun yaşandığı günlerde başladık. Hepimizin üzerinde “Ya hasta olursak?” korkusu vardı. Apo Ağabey’i (ben böyle hitap ediyorum) uzun zamandır tanıyordum ama hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi on filmi arasında sayılan “Umut” ve “Muhsin Bey” filmlerinin yapımcısıydı. Birde ticari sinemanın en önde gelen isimlerinden biriydi. Açıkçası bilgim bu kadardı. Apo Ağabey anılarını uzun zamandır kitaba döndürmek istediğini ve 2010’dan itibaren üç farklı yazara yazdırdığını ama hiçbirini beğenmediğini anlattı. Çünkü yazılan bu kitaplar tabiri caizse yavan ve içi boş kitaplar olmuş. Bu kitapların dokümanlarını bana gösterdiğinde bende hiç beğenmedim. Türk sinemasının müteşebbis yapımcısının kitabında doğru düzgün Türk sineması yoktu. Ben ilk şartımı ortaya koydum. Bu kitaplar yok sayılacak ve her şey en başından yeniden başlayacak. “

“YILMAZ GÜNEY’İN ÇIRAĞIYDI”

Ali Can Sekmen, Keskiner’in çırağı olduğunu belirterek şöyle devam etti;

“Çocukluğu tipik bir Anadolu kasabası olan Osmaniye’de geçmişti ve her çocukta olduğu gibi kendince renkliydi. Yılmaz Güney’li yılları ise oldukça hareketli, heyecanlı ve sinema doluydu. Apo Ağabey, 1971’de kendi adına Umut Film’i kurduğu zaman artık prodüktördü. Bu tarihe kadar Güney’in yanında tıpkı bir sinema öğrencisiydi. Kendi şirketini kurduğunda artık müteşebbis, gözü kara bir Yeşilçam adamı olmuştu.”

“KIYMETİ ANLAŞILMIŞ DEĞİL”

Kitabın yazarı Ali Can Sekmeç, Abdurrahman Keskiner’in yolculuğunu anlatan bu kitabın önemini ise şu cümlelerle vurguluyor:

“Günümüzde Türk sinemasının tarihsel kimliği üzerine yeteri kadar yazılı belgenin, tanıklığın, inceleme ve araştırma gibi kaynakların azlığı, ilgilenenlerin Yeşilçam’ı yorumlarken doğru saptamalarda bulunmalarına engel olmaktadır. Apo Ağabey’in aklında kalanlarla anlattığı uzun Yeşilçam yolculuğu, ticari Türk sinemasının 1960’lı, 70’li ve 80’li yıllarına ışık tutacak niteliktedir. Türk sineması kitaplığı maalesef anı-hatırat cinsinden kitaplardan oldukça mahrum. Yaşanan mahrumiyete sebep, sinema emekçisinin ilgisizliği ve ihmalkarlığı… Bu anlatılar bir bakıma sözlü tarih çalışması… Henüz doğru dürüst yazılamamış olan Türk sinema tarihi için kimi zaman yol gösterici, kimi zamansa ufuk açıcı olan bu anlatımların kıymeti hala anlaşılabilmiş değil.”

[email protected]

ortahisarajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu